Yıllar önce
arkadaşım sayesinde tanıdığım sonra neden oldu bilinmez bir anda popülerliğe
kavuşan, çokça okunan Sabahattin Ali. Peki, Sabahattin Ali neden insanları bu
kadar kendine çekmiştir?
Sabahattin Ali
pek çok şiir, öykü ve romana sahip olan bir yazardır. Fakat en bilindik üç
kitabı başta Kürk Mantolu Madonna olmak
üzere İçimizdeki Şeytan ve Kuyucaklı Yusuf’tur. Ama en bilindik ve ne sevilerek
okunan romanı Kürk Mantolu Madonna’nın hikayesi nedir?
Kürk Mantolu
Madonna
Romanın baş
karakterleri Maria Puder ve Raif Bey’dir. Raif Bey romanın genelinde kendi halinde, naif, içine
kapanık, dış dünyayla bağlantısı olmayan, ahlaklı ve oldukça sıkıntıları olan
bir adamdır. Ancak bu içine kapanıklığın temelinden her zaman kalbinde olan
aşkı yatmaktadır. Maria Puder ise diğer ismiyle Kürk Mantolu Madonna güçlü,
sağlam karaktere sahip olan bir kadındır. Erkeklere güvenmeyen, kimseyi
sevemeyen bir insandır.
Hikaye
Raif Bey ile Rasim Bey’in aynı yerde işe başlamalarıyla başlar. Rasim Bey genç
ve kişisel özellikleri bakımından Raif Bey’e biraz benzemektedir. Raif Bey o
kadar içine kapanık ve az konuşan bir insan olmasına rağmen Rasim Bey ona karşı
bir sempati beslemiştir. Zamanla bir iş vasıtasıyla arkadaş olan Rasim Bey ile
Raif Bey birlikte vakit geçirirler. Raif Bey hastalanınca, geçmişte
yaşadıklarını anlattığı defteri Rasim Bey’den yakmasını istemesi ve Rasim
Bey’in kitabı okumasıyla anlaşılmıştır.
Her
şey Raif Bey’in babasının Raif Bey’i Berlin’e sabun fabrikasında çalışması için
göndermesiyle başlar. Sanata ilgi duyan Raif Bey müzeleri, sanat galerilerini
gezmekten çok hoşlanmaktadır ve bir gün gezerken bir tablo ile karşılaşır. Bu
tablo Kürk Mantolu Madonna tablosudur ve Raif Bey bu tablodan çok etkilenir.
Sürekli gidip o tabloya bakan Raif Bey’i tablonun sahibi olan Maria Puder fark
eder. Bir gün Maria Puder’i yolda gören ve tablodaki kadına benzeten Raif Bey
kadını takip eder ve böylelikle gece kulübünde çalıştığını anladığı Kürk
Mantolu Madonna’sını bulmuş olur. Raif Bey, Maria Puder’e aşık olmuştur. Maria
Puder insanlara güvenmemesi sebebiyle oldukça zor seven birisi olmasına rağmen
Raif Bey’in naif kişiliğine oda aşık olmuştur. Birlikte pek çok güzel zamanlar
geçirmişlerdir.
Bir
gün Raif Bey’e “Baban öldü, çabuk gel” şeklinde gelen telgraf ile birlikte Raif
Bey hemen Türkiye’ye dönmüştür. Maria Puder ile planlar yapmış, Türkiye’deki işleri
bitirince onu yanına alacağına dair karşılıklı sözler verilmiştir. Maria Puder ile
mektuplaşmaya devam eden Raif Bey’in işleri halletmesi biraz uzar ve bu sırada
mektuplar aniden kesilir. Kendisini kandırılmış hisseden Raif Bey, sevmediği
bir kadınla evlenir ve mutsuz bir yaşam sürer. Yıllar sonra Maria Puder'in akrabasıyla karşılaşıp ona sorular sorunca Maria Puder’in öldüğünü öğrenir.
Akrabasının yanında duran kız çocuğunun da Maria Puder'in çocuğu olduğunu, hastalığa
rağmen doğurduğunu ve kim olduğunu bilmemelerine rağmen babasının Türk olduğunu
söyler. Kız çocuğunun kendi kızı olduğunu anlayan Raif Bey, trenin zil sesinin
çalmasıyla küçük kızın ardından bakakalır.


