28 Aralık 2015 Pazartesi

Öğretmenlik Sanatı

Şimdiye kadar hepimizin annem ya da babam gibi dediği çok sevdiği öğretmenleri olmuştur. Yol gösteren, öğrencilerine sadece dersi değil hayatı da aşılayan, onları güçlendiren güzel öğretmenler. Peki, tüm öğretmenlerin öyle olduğunu iddia edebilir misiniz? Bence edemeyiz. Gerçekten bu mesleği severek yapanlar, bize dersi sevdiren, o derse gitmek için heveslendirenler varken bir de insanı aldığı dersten soğutanlar, o dersten kaçmak için bahane aratanlar şeklinde öğretmenleriniz hepinizin olmuştur.

Henüz ilkokul dördüncü sınıfta, sınıf öğretmenimden farklı bir hoca dersime girmişti. Bende de yeni öğretmenin vereceği dersin heyecanı vardı o zamanlar. Adını hatırlamadığım aramızdaki ismi “kızıl cadı” olan bir öğretmenle tanışmıştık. Ders, İngilizce dersiydi. Pekte yabancı dille ilgisi olmayan benim gibi pek çok insan da vardı sınıfta. Sonra ne mi oldu? Ayrımcılık. Tek sebebi ise bir iki arkadaşların yabancı dile daha yatkın olmalarıydı. Sanırım bir öğretmenin öğrencilerine yapabileceği en kötü şey bu ayrımcılık olsa gerek. Kırk kişilik sınıfta sadece iki öğrenci varmış gibi davranan, sürekli onlarla ilgilenip söz hakkı veren bir öğretmen. Hastayken öksürüyorum diye beni sınıftan göndermeye çalışan bir öğretmen. Daha yabancı dil eğitimimin ilk senesinden beni dersten uzaklaştıran ilk kişi. Daha ilk seneden gözüm o kadar korkmuştu ki yapamıyorsunuz bağırışlarından, bakın onlar çok iyi siz aptalsınız tavırlarından, o derse gitmemek için elimden geleni yapmıştım çocuk halimle. Devamında ne oldu derseniz, pek bir değişiklik olmadı aslına bakarsanız. Gelen öğretmenler genelde ilgisiz, tek derdi ders bitsin gidelim öğretmenleri oldu. İlkokul bir şekilde böyle son buldu yabancı dil manasında. Diğer öğretmenlerim aksine öyle ilgili, öyle kendini mesleğine adamış insanlar oldu ki bir şekilde ek destek almadan belki çok iyi olmasa da iyi bir liseye girebilmemi sağlamışlardı.

Lisede haftanın on saati İngilizce dersimin olduğunu öğrenince korkan ben, şansıma ilk senemde anne denilen bir öğretmenle tanışmıştım. Herkesi derste çok zorlayan ama bunu korkutmadan yapan bu öğretmen bir şeyleri öyle güzel öğretti ki işte orada anne sıfatını hak etti. Önce her şeyin başarılabileceğini öğretti. Bizi daima özgüvenle yetiştirdi. Önce kendini, sonra dersi sevdirdi. Gerçekten de zamanla her şeyi başarabildiğimizi de gösterdi. Sırf ben bir konuyu anlamadım diye defalarca ve defalarca anlattı mesela. Kimseyi önemsiz görmedi. Kendi öğrencilik yıllarını, hayatını, yaşadıklarını anlattı. Gelecekte bizi güzel şeylerin beklediğine daima inandırdı. Hep ileriye bakmamızı sağladı. Sanırım Eskişehir aşkını bana ilk aşılayan oydu çünkü kendisi de Eskişehir’de okumuştu.

Lise hayatım boyunca bir abim, bir de babam dediğim iki öğretmene daha sahip olmuştum. Alan dersimin hocalarıydı ikisi de. Biri gerçekten de bir abi gibi oyunlar oynanabilen, filmler hakkında, kitaplar hakkında konuşup fikir alınabilen, gülüp eğlenebilen bir öğretmenken, diğeri tam bir baba gibi tüm sorunları dinleyen, nasihat veren, konunun hiç bakmadığımız tarafından bakıp ne kadar küçük olduğumuzu hissettirmeden bizi anlayan adamdı.

Çocuk aklımızla seçimler yapan ve meslek lisesine giren, sonrasında o alandan vazgeçen pek çok kişi gibi bende o alandan vazgeçmiştim. Bazı hocalarımız bizi desteklemek yerine o okuldan mezun olunca hiçbir şey olamayacağımızı, başka alandan bir şeyi kazanamayacağımızı, hiçbir vasfa sahip olmayacağımızı söylerken, bu öğretmenler bizi öylesine güzel desteklediler ki, sanırım şu an olduğum yerde bunları yazıyor olmamda hepsine teşekkür borçluyum.


Öğretmen olmayı hem istemiş hem de korkmuş olmamdaki en temel sebep ya o çocuk kalpleri kırar, istediklerini veremez, onlara yetemezsem şeklinde olmuştu. Sanırım ancak böyle kocaman yüreği olan güzel insanlar öğretmenlik yapmalı, diğerleri artık umut kırmamalı, en azından adil bir şekilde derslerini anlatıp köşelerine çekilmeliler. Geleceğimizin aydınlık nesli, ancak aydınlık öğretmenlerle var olabilir. Aydınlık nesiller yetiştiren tüm güzel öğretmenlere teşekkürler. Hep var olun J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder