26 Kasım 2015 Perşembe

Yeni Dünya


   Hayatımın bana ait olduğunu, yön çizmem gerektiğini gerçekten anladığım ilk yıl... O sene lise son sınıfa başlayacağımdan, çevremdeki herkes gibi bende üniversiteyi ne yapacağım telaşına kapıldım. Lisede meslek lisesi olunca yön belli gibi dursa da ben sınavlara on ay kala fikrimi değiştirip çok başka bir yönü seçmiştim. Sayısal alandan sözel alana hem de meslek lisesinde bir sayısal alandan sözel alana geçince işler karıştı ve zorlaştı. Hal böyle olunca bende bir heyecan başladı. Genelde mesleki derslerimin olduğu, normal derslerimin hem az hem de yeterli düzeyde olmadığının farkındaydım. Bende en uygun dershaneyi aramayı kendime çare görmüştüm. Gittiğim pek çok dershane hem meslek lisesinden olduğum için hem de sayısal alandan sözel alana geçmek istediğim için almadılar. Bir kurum neden bir öğrenciyi reddeder diye çok düşündüğüm sıralarda en son dershanenin puanlamanın düşürmek istemediklerinden bahsetmesiyle kendime gelmiştim ve işimin zor olduğunu tekrar anlamıştım. En sonunda bir dershanenin beni kabul etmesiyle zorlu dönem başlamıştı. Bu sırada başlayan okul ile birlikte stajımın da başlamasıyla hafta içi her gün, okul ve staj ile dolu günler gelmişti. Hafta sonlarını ise adını bile duymadığım dersleri öğrenmekle geçirmiştim.

  Bu dönemde çok yoğun olarak çalışmalarım başlamıştı. Olabilecek her yerde ders çalışır olmuştum. Arkadaşlarım kendi hayal kırıklıklarını bana eklemeye çalışmıştı o dönem. Başaramayacaksın demeler, boşuna uğraşma demeler havada uçuşuyordu. Ama insan inandıktan sonra neyi başaramazdı ki. İnancıma, bir de bu söylenenlere inat, hırs eklenmişti. Gideceğim şehirden, gideceğim bölüme kadar seçmiştim ki hedefimi tutturdum diyebilmem daha  kolay olsun. Günler, aylar geçmiş ilk sınav bitmişti. Yaz gelmiş, herkesin gezdiği havalarda çalışmak zorlaşmış olsa da büyük bir dirençle ikinci sınavlarda bitmişti.
  Zor bekleyiş başlamıştı. Herkeste olduğu gibi beklemek, ümitle beklemek beni de yıpratıyordu. Her an elim kalbimde beklediğim puan sonuçlarım nihayet geldiğinde ise hedefime ulaştığımı görmüştüm. Ailem ve birkaç kişi dışında kimsenin inanmadığını başarmıştım. Artık son bekleyişim istediğim şehirde, istediğim bölümde okuyabilmekti. Sonuçların açıklandığı haberi geldiğinde, elim ayağım titreyerek açtığım sayfada Eskişehir yazısını görmüştüm. İşte o zaman gerçekten kazanmıştım. Olmaz diyenlere inat, başaramazsın diyenlere inat.

   Ben o sene anladım ki insanın istedikten sonra yapamayacağı, önünde engel duracağı hiçbir şey yokmuş. Önemli olan önce kendine inanmakmış. İnsan ancak kendine olan inancı olmadıktan sonra insanların söylediklerine kulak asarmış. Ben bu başarımla beraber önce kendime olan güvenimi kazandım. Sonrasında ise kendime yeni bir hayat kurdum. Adı Eskişehir olan bu hayat, benim kendi mücadelemle kurduğum şimdi ise en güzel zamanlarımın sahibi olan bir hayat. Umarım bir gün herkes kendi başarısının meyvesini yiyerek, kendiyle gurur duyarak yaşayacağı bir hayata sahip olur.